6 Aralık 2013 Cuma

Siyasi Düşünceler Tarihi / 3



 
Platon ( Eflatun ) ismi nerden gelmiştir? Atina’da ne ile mücadele etmiştir?

Arap- İslam dünyasında ‘p’ harfi olmadığı için Eflatun adı ile bilinir. Atina demokrasisinin neden olduğu cehalet, bireycilik ve çıkarcılık ile mücadele etmiştir. Atina’da Akademia adını verdiği bir okul kurmuş, orda kırk yıl öğretmenli yapmış, diyaloglardan oluşan eserler vermiştir. Bu eserlerde idealizim felsefesini savunmuştur.

İdealizim Nedir? Neyin Karşıtıdır?

Her türlü varlığın düşüncenin kendisi saymakta, maddi gerçeklere oranla maddi olmayan ilkelerin daha sağlam ve asli bir varlığı olduğunu ileri sürmektedir. Bu anlamı ile idealizm, meraryalizmin ( Özdekçilik ) karşıtıdır.

Eflatun’a göre kaç evren vardır? Açıklayınız.

Eflatun’a göre iki evren vardır. Birincisi, İdealar evreni, ikincisi; Görüntüler evreni. İdealar evreni öncesi ve sonrası olmayan, değişmeyen ideal varlıkların evrenidir. Görünüşler ise sürekli değişen ve sonlu varlıkların evrenidir. Asıl olan, değişen – dolayısı ile mükemmel olmayan – şeylerin ( yani nesnelerin, görünüşlerin ) arkasında yer alan mükemmel ve sürekli olan idealardır. Bizim duyularımızla algıladığımız şeyler, ideaların yansımaları veya gölgeleridir.

Eflatun’un iki ayrı evreni açıkladığı Mağara Alegorisi nedir?

Görüntüler evreninde yaşayan insanlar, bir mağaranın içinde arkaları mağaranın kapısına dönük vaziyette zincirlenmiş varlıklara benzerler. Bu varlıklar, güneşli bir havada mağaranın duvarlarında, kapının önünden gelip geçenlerin ancak gölgelerini görürler. Bu meşhur mağara benzetmesinde Eflatun, insanların tıpkı mağarada yaşayan varlıklar gibi gerçek değil, yalnızca bu dünyaya yansıyan gölgeleri görebileceklerini anlamak ister.

Eflatuna göre ‘İdeal Devlet’ ve Yönetim Biçimi nasıl olmalıdır?

İdealar düşüncesinden hareket ile Devleti kurmak ister. Eflatun’un yeryüzünde kurmak istediği devlet, henüz eşine rastlanmamış, ancak idea olarak mevcut olan bir devlettir. Ona göre insan hayatının temel amacı erdem olmalıdır; bunun topluma yansıması ise adalettir. Eflatunun hayalini kurduğu toplumda eğitim, yasaların yerini alacaktır; toplumsal düzen yasalara gerek kalmadan eğitimle sağlanacaktır.

Eflatun’un Siyaset ile ilgili üç önemli diyaloğu ( eseri )nedir?

Devlet, Devlet Adamı ve Yasalar’dır.

Eflatun’un Devlet kavramı eserini açıklayınız

Devlet adındaki eserde politika ve felsefe arasındaki ilişki açıkça görülür. Eflatun’a göre özel ve kamu yaşamını düzene koyacak olan felsefedir. Bu temel düşünce ile, Sofistlerin şüpheciliğine, kaba gerçekçiliğine ve içgüdülerine göre yaşama felsefesine karşı çıkar. Ona göre Devlet, insanların bir araya gelerek kendi iradeleri ile kurdukları bir kurum değil, bunun çok ötesinde bir şeydir. Yani devlet büyük ölçekli bir insandır veya tersinden ifade etmek gerekirse, insan küçük ölçekli bir devlettir. Ona göre Site’nin – kamunun – çıkarları bireyin çıkarlarına göre daha önemlidir. Bu görüş Organizmacı yaklaşımla da uyum içindedir.

Organizmacı Görüşü açıklayınız?

Organizmacı görüşe göre, her birey organizmanın ( bütünün ) bir hücresi ( parçası ) olmaktan ibarettir. Birey, tıpkı bir hücre gibi kendine düşen görevi yerine getirmekle yükümlüdür.

Eflatun’a göre iyi bir düzen tesis etmek için ne yapmak gerekir?

İyi bir düzen sağlamak için işe Site’nin yöneticilerinden ve askerlerden başlanması gerektiğini savunur. Bunların zihnen, ruhen ve bedenen ( matematik, müzik ve jimlastikle ) çom iyi bir şekilde eğitimleri sağlanmalıdır. Ancak eğitimde yeterli değildir; düzen ve adaletin sağlanması için ayrıca iki kurumun ortadan kaldırılması şarttır. Aile ve Özel mülkiyet. Site’nin muhafızları ( askerler ) toprak ve ev ( aile ) sahibi olmamalı; bunların geçimleri diğer çalışan sınıflar tarafından sağlanmalıdır. Eflatun bu düşünceleri ortaya atarak, muhafızları aile ve mülk gibi tutkulardan arındırılmaları ve böylece kendilerini tamamen Site’ye adamaları sağlanmasını amaçlıyordu. Eflatun, çeşitli sınıfların var olduğu, hiyerarşik bir toplum düzeni öneriyordu.

Eflatun’un önerdiği hiyerarşik düzeni sıralayınız?

En üstte, en başarılı muhafızlar arasından seçilmiş, başta felsefe olmak üzere çeşitli konularda sıkı eğitimlerden geçirilmiş filozoflar – krallar yer almakta. Bir altında onları Muhafızlar izlemekte, En son sırada ise çiftçiler, zanaatkârlar ve tüccarlar geliyor. Sonuncu sırada olanlar Site’nin yüksek menfaatleri ile doğrudan ilgili olmadıkları için mülk edinme ve aile kurma hakkına sahipler. Site’de düzen ve adaletin temini için bu farklı sınıfların korunması, yani hiyerarşik toplum yapısının sürdürülmesi gerekmektedir.

Eflatun’nun ve genel olarak Antik Yunan düşünürlerinin savunduğu hiyerarşik toplum, aynı dönemde karşılaştığı eleştirilerde hangi felsefi akım önde gelmektedir?

Karşı çıkan Felsefi akımların başında sinizm (kinizim) gelmektedir. Köpek anlamına gelen Yunanca Kyon kelimesinden türeyen kinizm kurucusu Anthisthenes’e göre, mutluluğa ancak Erdem ile ulaşılır. Erdem sahibi olmakta  ancak dünyevi hazları yadsımak ile mümkün olabilir.  Bu nefret, onların toplumsal eşirsizliklere arkalarını dönmeye bu ayrıcalıkların yitirildiği ruhsal bir evrene sığınmalarına yol açmıştır. İmparator İskender’in bir isteği olum olmadığını sorusuna ‘ Gölge etme, başka ihsan istemez’ karşılığını veren ve bir fıçının içinde yaşayan Sinoplu Diyojen sinik ( sinizim – kinizim) düşüncesinin en yetkili temsilcilerindendir.

Eflatun’a göre Timokrasi – Oligarşi – Tiranı kavramlarının açıklaması nedir? Ona göre en Kötü Yönetim Biçimi Hangisidir ?

Eflatuna göre; eğitimin ihmal edilmesi veya mülkiyetin özlemi yönetimin yozlaşmasına yol açar ve neticede ‘timokrasi’ denilen rejim ortaya çıkar. Savaşçıların diktatörlüğü anlamına gelen timokrasi, zamanla zenginlerin diktatörlüğüne yani ‘oligarşiye’ dönüşür. Buna tepki olarak ortaya çıkan ‘demokrasi’nin yozlaşması sonucunda ise tek kişinin diktası olan ‘tirani’ doğar. Bu sonuncusu Eflatuna göre en kötü yönetim biçimidir.

Eflatun’a göre bir yönetimi iyi ya da kötü kılan ölçüt nedir?

Ölçüt, o yönetimin kendi koyduğu kurallara uyup uymamasıdır. Monarşi ( bir kişinin iktidarı ) keyfiliğe dönüşürse TİRANİ olur, Aristokrasinin ( yani birkaç kişinin iktidarının ) keyifliğe dönüşürse OLİGARŞİYİ (zenginlerin diktatörlüğünü ) doğurur, Demokrasi ( çoğunluğun iktidarı ) ise ANARŞİ’ye dönüşür. Eflatuna göre, ideal bir sitenin, yasalara gerek kalmadan eğitim yolu ile filozoflar tarafından yönetilmesi gerekmektedir.

Eflatun ‘Yasalar’ eserinde neyin üzerinde durmuştur?

Eflatun bu eserinde önceki görüşlerini bir kenara bırakır ve yasaların gerekliliğinden bahseder. Ayrıca özel mülkiyet aile konusundaki görüşlerini yumuşatır. Yönetim konusunda da karma bir sistem önerir. Bilgi ve aklı temsil eden Monarşi ve Demokrasinin karması.

Aristo’nun Siyasi Düşünceleri Nelerdir ?

Aristo, Eflatun’un Akedemia’daki derslerini takip eden öğrencilerinden biridir. Hocasının ölümünün ardından Lise adını verdiği kendi okulunu kurmuştur. Üstadı gibi idealist bir düşünürdür. Aristo Eflatun’a göre daha somut bir düşünce geliştirmeye gayret eder ( Eflatun daha soyut ve genel nitelikteki ideaları bapımsız bir gerçeklik gibi tanıyordu.) Gözlem yöntemine önem verdiği için Siyaset Biliminin babası sayılır.

Aristo’ya göre İdeal Devlet Nedir?

Aristo bu soruya somut bir hareket noktasından kalkarak cevap aramıştır. Aristo Yunan sitelerinin Anayasalarını incelemiş ve ideal devletin nasıl olması gerektiğine bu metinlerden hareket ederek cevap aramıştır. Bu tavır, onun gözlemci yöntemi benimsemiş olduğunun en çarpıcı kanıtıdır.

Aristo’ya göre Devlet’in amacı nedir?

Devletin amacı; her şeyden önce birliği sağlamaktır. Devletin amacı konusunda Eflatun ile hemfikir olsa da ondan ayrıldığı noktalarda bulunmaktadır. Aristo, devletin birliğini sağlayabilmek için yönetici sınıfa özel mülkiyet ve aile kurma yasağı getirilmesine gerek olmadığına inanır.

Aristo ve Eflatun hangi konuda hem fikirdir?

Toplumda farklı kesimler arasında önemli servet farklılıklarının olması devletin birlik ve bütünlüğü açısından tehlikedir. Fakat Aristo bu tehlikenin bertaraf edilmesi için özel mülkiyetin kaldırılmasını önermez. Ona göre dengeyi sağlayacak olan orta sınıftır. Toplumun iyi yönetilmesi ancak orta sınıfın güçlü olması ile mümkündür.

Aristo ‘Politika’ eserinde hangi soruyu yanıtlamaya çalışmıştır?

‘Üstünlük’ diğer bir deyiş ile ‘Egemenlik’ hangi ilke ile tesis edilmeli sorusunu yanıtlamaya çalışır.  Egemenlik çoğunluğa mı? Her zaman azınlıkta kalan seçkin kişilere mi? Çeşitli yetenekleri olan deha sahibi kimselere mi ait olmalı? Bu soruya Aristo egemenliğin çoğunlukta olması gerektiğini belirterek cevap verir ancak, neticede adaletin bu ilkelerin hiç birinde sağlanmayacağını da belirtir.

 
Aristoya göre; ‘İnsan Siyasi bir Hayvandır’ düşüncesini açıklarınız?

İnsan tabiatı gereği toplum içinde yaşamak zorundadır. Öyleyse amaç, toplum olarak iyi yaşamanın sağlanmasıdır. Bunun sağlanabilmesi için iyi vatandaşlara ihtiyaç vardır. İyi bir site için iyi vatandaşlar gereklidir. Son tahlilde önemli olan, amaç olan Site’dir. Birey ( vatandaş ) ise iyi bir Site için araçtır. Bu düşünce, bütünün parçadan üstün olduğu inancından kaynaklanmaktadır.

Aristoya göre; Vatandaş Kimdir?

Vatandaş, yönetime ve adalete katkı sağlayan kimsedir. Bu fonksiyonel bir tanımdır ve Atina’da uygulanan doğrudan demokrasiye uygun düşmektedir. Vatandaş bir yandan yönetir, bir yandan emirlere boyun eğer. Emirler yazılı olan ve yazılı olmayan yasalardır.

Aristoya göre; Eşitlik ve Özgürlük doğal bir durum mudur? Hangi düşünceyi savunur?

Doğal bir durum olarak karşılamaz. Doğal olan insanlar arası eşitsizliktir ve bu durumu tartışma konusu bile yapılamaz. Emir sahibi olan Yunanlı komutandır. Barbar ise itaat etmekle yükümlüdür. Kadınların iradesi – köleler kadar olmasa da – sınırlıdır ve onlarda buyruk altındadır.   Aristo, toplum içindeki eşitsizlikleri meşrulaştıran organizmacı bir düşünceyi savunduğunu söylemek yanlış olmaz.

İlerlemeci Tarih Anlayışının temellerini hangi düşünür atmıştır ?

Aristotales.

Aristo’ya göre İdeal Devlet ve Yönetim Biçimi Nelerdir?

Aristo devletin üç ayrı işlevi olduğunu belirtir. Yasama, Yürütme, Yargı. Oda tıpkı hocası gibi, ideal devletin gerçekleşebilmesi için maddi bir dizi şartın yerine getirilmesini gerekli görür. Yüzölçümü ve nufus konusunda bazı sınırlamalar olması gerektiğini ileri sürer. Devlet, kendi kendine yetebilmesi bakımından ne küçük ne de çok büyük olmalıdır. Fazla küçük olursa ekonomi ve savunma açısından zorluklarla karşılaşabilir. Aşırı büyük olursa da yönetilmesi güçleşir.

Platon’a göre ; 3 iyi yönetim biçiminin , 3 kötü yönetim biçiminin dönüşme nedeni nedir? Aristo, Platana göre bu konuda nerde farklı düşünür ?

Eflatun üçü iyi ( monarşi, aristokrasi, demokrasi ), üç kötü ( tirani, oligarşi, anarşi) olmak üzere altı yönetim biçimi saymaktaydı. İyi yönetim biçimlerinin kötü yönetimlere dönüşmesinin nedeni, yöneticilerin kendi koydukları kurallara uymaması, keyifleri doğrultusunda bir yönetim sergilemeleriydi. Aristo da aynı ayrımı yapar fakat ona göre ölçü kamu çıkarlarıdır, yani genelin çıkarıdır. Yöneticiler ancak genel çıkarlara uygun hareket ederlerse o yönetim iyi bir yönetim olabilir.

Aristoya Göre ; 3 iyi , 3 kötü yönetim biçimi nedir?

Üç iyi yönetim biçimi; Monarşi, Aristokrasi ve bir tür ılımlı demokrasi olan Polisi’dir. Monarşinin Yozlaşmasından Tirani doğar, Tirani; Tek bir kişinin güç kullanarak ve kurnazlıkla kendi çıkarlarını sağlamaya çalışmasıdır. Arsitokrasinin bozulması neticesinden Oligarşi doğar. Bu da varlıkların kendi çıkarlarını korumak için sergiledikleri devlet yönetimidir. Polis bozulduğu taktirde de Demokrasi ortaya çıkar. Demokrasi, Aristoya göre çok sayıda olan yoksulların devleti kendi çıkarlarına uygun yönetmesidir. Özetle; Aristoya göre; monarşi, arsitokrasi ve polisi ılımlı / ölçülü bir şekilde uygulandığı taktirde iyi birer yönetim şeklidir. Aşırıya kaçıldığında da bu üç yönetim biçimi kötü yönetimlere dönüşür.

4 Aralık 2013 Çarşamba

Siyasal Düşünceler Tarihi / 2

Eski Yunan Düşünürlerinden Ksenofon ve Eflatunun demorasi üzerinde yaptığı eliştiriler nelerdir?
Ksenofon, demokrasinin bölümlere ve disiplinsizliğe yol açtığını, yöneticilerin genellikle yetekneksiz kişiler olduklarını iler sürmüş, Ispartada’ki otoriter rejimi yüceltmiştir. Eflatun ise çoğunlun kararlarının her zaman adil olmadığını savunmuştur.

Yunan Demokrasisi neden giderek anarşiye dönüşmüş ve eleştirilere maruz kalmıştır?
Tarihçi, filozof ve aynı zamanda asker olan Ksenofona göre, Atina varlığını ve gücünü denizciler ve gemi yapımcılarına borçlu bir site idi. Ticaret yapan denizcilerin iktidara ortak olmaları demokrasinin ortaya çıkışına vesile olmuştur. Ancak zamanla, iktidara gelen tüccarların çıkarları ile çoğunluğun çıkarları arasında çelişkilerin belirmesi, öte yandan toprak aristokrasisinin bir kısmı demokrasiyi toptan reddetme eğilimindeyken, bazıları da demokrasinin aşırılıklarının giderilmesi için reformlar tavsiye etmiştir.

Eflatunun Demokrasi karşısındaki tavrı nasıl olmuştur?
Eflatun, bir dizi reform ile demokrasinin olumsuz yanlarının ve aşırılıklarının giderilebileceği düşüncesini savunur.

Herakleitos ‘’ Bir nehirde iki kez yıkanılmaz’’ sözünü açıklayın ?
M.Ö 540 – 480 yıllarında yaşamış olan Efesli Herakleitos eşitliğe ve dolayısı ile demokrasiye inanmayan bir düşünürdür. Ona göre halk anlayışsız ve her şeyin dış görünüşüne aldanan bir yığından ibarettir. Bu düşünceleri ile Heraklitos’u seçkinci ( Elitist ) bir düşünür olarak nitelnedirmek yanlış olmaz. Yani yönetim, eşit kabul edilen vatandaşlara bırakılmaması gereken bir iştir. Bu önemli görev seçkin ( elit ) bir azınlığın hakkı olmalıdır. Evrende duran ve kalan bir şey yoktur. Sıcak soğuk olur, soğuk ise sıcak; yaş kuru olur, kuru da yaş. Efesli düşünürün ünlü değimi ile ‘aynı nehirde iki kez yıkanılmaz! Çünkü sular değişir, akıp gider. Bugünki nehir artık dünkü nehir değildir, sadece görünüşte dünküne benzer.
19. Yüzyılda önce Hengel’in ortaya koyduğu, ardından Marks’ın geliştirdiği diyalektik (eytişim) yönetiminin kökleri hangi düşünürde bulunur?
Heakletios’da bulunur.

Sofizm Nedir? Nasıl bir devleti savunurlar, özellikleri nelerdir?
Sofistler, Atina’nın siyasi ve kültürel olarak geliştiği, demokratik dönemin kurulduğu dönemde ortaya çıkan bir düşünce akımıdır. Sofistler demokratik düzenin gerekleri nasıl yerine getirilir sorusuna cevap aramışlardır. Sofistlerin en belirgin özelliği hitabet, yani etkili söz söyleme sanatına verdikleri önemdir. Onlara göre, vatandaşların dönüşümlü olarak yöneticilik yaptığı, yasaların hazırlanma süreçlerine katıldıkları ‘doğrudan demokrasi’ düzeninde insanlar her şeyden önce güzel ve etkili söz söyleme yeteneğine sahip olmalıdır. Bu insanın karşısındakini inandırabilmesi için gereklidir.

Sofistlerin en meşur ve kurucu filozofu kimdir? Neyi savunur?
Sofistlere göre, herkes için geçerli olan objektif (nesnel) bir gerçeklik söz konusu olamaz. Sofistlerin en meşhur ve kurucu filozoflarından Protagoras’a göre ‘insan her şeyin, var olan şey, şu andan algılanan, duyulan, istenen ve özlenen şeydir. Bir şeyin doğru olması demek, o şeyin her hangi bir kimseye doğru görünmesi demek. Sofistler herkes için geçerli olacak genel ve kesin bilginin olanaksızlığını göstermeye çalışmışlardır.

Sofistlerin Tanrı inancı görüşünü açıklayınız?
Sofistler,Tanrı inancı ve evrenin kökenleri konusunda insandan insana değişebilen farklı görecelerin olabileceğini savunurlar. Onlara göre Tanrı’ının veya Tanrıların varlığı veya yokluğu konusunda kesin hakikat yoktur. Protagoras ‘Tanrıların, ne var oldukları ne de olmadıklarını biliyorum’ diyerek dini alanda da şüpheci bir tavır ortaya koymuştur. Sofistler, ‘Agnostisizm’ ( bilinmezcilik) adı verilen, teolojik anlamda bir yaratıcının veya bilimsel anlamda evrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi akımın öncülerindendir. Bu özellikleri 18. Yüzyılda orataya çıkacan Aydınlanma düşüncesini hatırlatmaktadır. Her iki düşüncede de kendilerinden önceki geleneksel düşüncelere karşı savaş açmış, insanı ( daha açık ifade ile insan aklını ) merkeze almıştır. Her iki düşüncede toplum, ahlak, siyaset ile ilgili tüm kurumların insanların bir ürünü olduğunu ileri sürer. Bu yaklaşım, doğal olarak, insanlar tarafından meydana getirilen bütün bu kurumların yine insanlar tarafından değiştirilebileceği düşüncesini de kapsar. Devlet bu kurumlardandır.

Devlet Nedir ? Sorusuna sofistlerin verdiği yanıtlar ne olmuştur?
Sofistler bu soruya farklı iki yanıt vermektedir. Bu yanıtlar, devlerin neden ve nasıl ortaya çıtığı sorusundan hareketle verilen cevaplardır. Sofistlerin bu sorulara verdikleri cevap çağdaş devlet kuramlarının temellerini teşkil eder. Bunlar SÖZLEŞME be KUVVET kuramlarıdır.

Sofistlerin Savunduğu Sözleşme Kuramını açıklayınız?
Sözleşme kuramını savunan Protagoras ve Antiphon gibi sofist düşünürlere göre, insanlar diğer canlılar arasında topluluk hayatına en fazla gereksinim duyanlardır. Doğadaki diğer canlılara göre daha korunaksız ve aciz bir durumda olan insanlar yaşamlarını ve türlerini idame ettirebilem için topluluk halinde yaşamak ve karşılıklı yardımlaşmak zorundadırlar. Bu gerçeğin, yani toplu yaşama zorunluluğunun farkında varan insanlar, iş bölümüne dayanan bir sözleşmenin gerekli olduğunu kavramışlardır. Devlet bu gereklilikten doğmuştur. Asırlar sonra 17. ve 18. Yüzyılların düşünürlerinin önemli bir kısmı da devletin kökeni konusunda aynı şeyi söyleyeceklerdir. Sofistlere göre insanlar, çıkarlarına uygun düşen bir sözleşmeyle, birlikte yaşama yükümlülüğü altına giriyorlar. Sözleşmeyi yapanlar, yani devleti kuranlar, eşit haklara sahip olmalı ve toplum halinde yaşamanın nimetlerinden eşit ölçüde yararlanmalıdır.

Sofistler, İlk Çağ filozoflarının doğal olarka kabul ettiği ve üzerinde hiç durmadığı veya sorgulamaya cesaret edemedikleri hangi kurumu eleştirmişlerdir?
Köleliği eleştirmişlerdir. Sofist filozoflara göre, aynı toplum içerisinde yaşayan insanların eşitsiz bir durumda olmaları toplumun temel yasasına yani sözleşmeye aykırıdır. Tartışılmaz kabul edilen kurumlardan biri olan köleliği eleştirmeleri dolayısıyla Sofistler, dönemin gelenekçi çevreleri tarafından dışlanmıştır.

Sofistlerin Savunduğu Kuvvet Kuramını açıklayınız?
Kallikler ve Thrasymachos gibi sofistlere göre devletin ortaya çıkışında sözleşme değil, Kuvvet rol oynamıştır. Thrasymachos’a göre, insanlar; güçlüler ve zayıflar olarak ikiye ayrılır; yasalar güçlülerin zayıflara kendi iradelerini zorla kabul ettirmelerine hizmet eder.  Adelet ve ahlak gibi kavramlar, acizlerin uydurduğu şeylerdir. Amaç, güçlülerin kuvvetlerini kullanmalarını engellemek veya sınırlandırmaktır. Fakat güçlü insanlar bu hileye aldanmayacak kadar zekidirler ve kuvettlerini kullanmaktan geri durmazlar. Bu görüş SÖZLEŞME’yi değil, tersi mücadeleyi önceler. Devletin ortaya çıkışındaki asıl neden insanlar arasındaki mücadeledir. Bir toplumda herkesin aynı haklardan faydalanması söz konusu olamaz, toplumdaki nimetlerden güçlüler faydalanır, zayıf olanlar ise bundan yoksun olarak yaşar.

Ksenofon’a göre Atina’nın gücü hangi meslek – toplumsal sınıfa dayanmaktaydı ?
Denizciler ve Gemi yapımcılarına dayanmaktadır.

Ksenofon’a göre Atina’nın gücü hangi meslek – toplumsal sınıfa dayanmaktaydı ?
Denizciler ve Gemi yapımcılarına dayanmaktadır.

19. yüzyılda Hegel ve Marx’ın geliştirdiği diyalektik (eytişim ) yönteminin temelleri hangi düşünür tarafından atılmıştır?

Heraklitos tarafından atılmıştır.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Siyasal Düşünceler Tarihi /1

Siyasal Düşünceler Tarihinin Konusu Nedir?
Siyasi iktidarın kaynağı ve kullanışı ile ilgili olarak tarih boyunca ileri sürülen görüşleri kronolojik bir sıra içinde vermektir.

Siyasal Düşünceler Tarihinin Dönemlerini Yazınız?
1- Antik dünyanın polis ( site – devlet ) düzeni / 2- Otraçağın feodal yapısı / 3- Yeni Çağ’da milli devlet ve monarşi tartışmaları / 4- Yakın çağda ulus – devlet ve milliyetçiliğin doğuşu

Yunan Şehir Devletlerinde Siyasal Düşüncenin Özellikleri Nelerdir?
Polis düzeni mevcuttur ( Site – Devlet ). Küçük siyasal topluluklar bulunmaktadır. Kendi kendine yeterlilik mevcuttur. Köleci bir ekonomik düzen vardır. Erkeklere mahsus vatandaşlık geliştirilmiştir, sorgulanmayan doğal bir kurumdur.

Yunan Sitelerinde Uygulanan Demokrasi Neye Dayanmaktadır?
Köleci bir sosyoekonomik düzene dayanmaktadır. Sitelerde az sayıdaki vatandaşın katılımı ile uygulanan doğrudan demokrasi köleler sayesinde mümkün olabiliyordu.

Sitelerde Uygulanan Yönetim Şekilleri ve onların bozulmuş biçimleri Nelerdir?
Monarşi – Tirani  / Oligarşi – Yozlaşma / Demokrasi - Anarşi

Yunan Demokrasisi  ( Atina M.Ö V.yüzyıl ) Açıklayınız?
Sadece vatandaşlar için demokrasi – Mutlak ve doğrudan demokrasi – Vatandaşlığın mutlak eşitliği – Köleler ve yabancılar kamu hizmetlerine katılamaz. Aslı Yunanca olan demokrasi kavramı, halkın yönetimi anlamına gelmektedir. Yunan siteleri demokrasinin beşiği olarak bilinir. Ancak başta Atina Sitesi olmak üzere bu şehir devletlerinde sadece demokrasinin uygulandığını idda etmek yanlış olur. Yunan siteleri kalabalık bir köle nufusuna sahip olasalarda demokrasi sadece vatandaşlar içindir. O dönemin anlayışına göre bazı insanlar emretmek, kimileri de emir almak üzere doğarlar. Kölelik doğuştan sahip olunan veya savaş neticesinde düşülen bir durumdur. Yunan sitelrinde özgür olmak demek, yönetime katılmak anlamına gelmektedir.

Demokrasi, Oligarşi ve Monarşi Kavramlarını açıklayınız?
Demokrasi; halkın kendi kendini yönetmesi, Oligarşi; belirli sayıda kişinin yönetimi, Monarşi; tek kişinin yönetimidir.

İlk Çağ Hangi Olayla Sona Ermiştir?
Roma İmparatorluğunun Yıkılışı

Afet Kültürü Ders Notları / 3



Türkiye’nin yüzde kaçı birinci deprem kuşağı arasında yer almaktadır? Ne kadar bir bölge deprem riski taşımaktadır? Nufusun yaklaşık ne kadarı yıkıcı depremlerin oluşabileceği alanlarda yaşamaktadır?

Türkiye’nin yaklaşık %42’si birinci derecede deprem kuşağında yer alır. Ülkemizin %96’sı deprem riski taşımaktadır. Nufusun yaklaşık %75 yıkıcı depremlerin oluşabileceği alanlarda yaşamaktadır.

17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerinde can kaybı ne kadar yaşanmıştır? En büyük hasarı hangi iller almıştır?

Bu depremlerde yaşanan can kaybı yaklaşık 18.000 civarındadır. En fazla hasar gören iller; Bolu, Adapazarı, Sapanca, İzmit, Derince, Körfez, Gölcük, Derğirmendere, Halıdere, Karamürsel, Yalova ve Çınarcık bölgeleridir bu yerler aynı zamanda KATİF FAY ZONU üzerinde yer almaktadır.

Marmara ve Düzce’de yaşanan depremin sonuçlarının bu kadar ağır olmasının nedenleri nelerdir?

Ortak neden Aktif Fay Zonu üzerinde yer almasıdır. Diğer neden ise uygun olmayan zeminler üzerinde yer almaları, inşaatlarında denizden yer kazanmak adına doldurulmuş zeminlere yapılmasıdır. Ne yazık ki konutların dışında bir çok özel ve kamu sektörüne ait yüzlerce büyük sanayi tesisi de bulunmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri Tüpraş’yır. Kalitesiz ve eksik malzeme ile inşaat yapımı insanların kendine zarar vermesine sebep olmuştur.

Depremler nasıl oluşur ve gelişir?

Depremler önce hafif bir sarsıntı ile başlar ve yer içinden gelen çok şiddetli gürültüler ile sarsıntı şiddetlenir. 10-45 saniye içerisinde sarsıntılar en üst düzeye çıkar, sonrada yavaşlayarak durur.

Depremler çeşitleri nelerdir? En sık karşılaşılan depremler hangileridir?

Depremler üçe ayrılır; tektonik depremler, volkanik depremler ve çöküntü depremler.Tektonik ve Volkanik olan depremler en çok meydana gelenlerdir.

Deremin yapılara ve yeryüzüne zarar vermesinin nedeni nedir?

Depremden sonra boşalan enerjinin dalgalar şeklinde yayılmasıdır. Bu dalgalara deprem dalgaları denir. Deprem dalgaları ; cisim dalgaları ve yüzey dalgaları olarak ikiye ayrılır.

Deprem odağının tanıtımı nedir?

Depremlerde yırtılmanın başladığı yere deprem odağı denir. Yani deprem dalgaları yırtılmanın başladığı yerden itibaren yayılmaya başlar. Depremin en şiddetli hissedildiği yer burasıdır.

Deprem büyüklüğü nasıl ölçülür?

Richter ( Rihter ) ölçeğine göre aletsel olarak hesaplanmış büyüklüktür. Büyüklük 1-9 arasında değişir. Büyüklük 1-9 arasında değişir.

Sismik Bölge Tanımını yapınız?


Dünyada en sık deprem olan yerler sismik bölgeler olarak adlandırılır. Depremler, tüm dünyada iki belirgin kuşak boyunca dağılırlar. Bunlardan birincisi Alp – Himelaya deprem kuşağıdır. Bu kuşakta depremler en fala Akdeniz bölgesinde gözlenmektedir. İkincisi ise Pasifij çevresi deprem kuşağıdır. Dünyada meydana gelen %80 oranında deprem bu çevrede olurken, Alp – Himelaya kuşağında %15 gerçekleşmektedir. Arda kalan %5’lik pau ise dünyanın diğer bölgelerine dağılmıştır.